aylardır yıllardır okuma listemde olan Tatar Çölü'nü bu karantina günlerinde okumak nasip oldu. içe çekilme yaşanan bu günlerde kendi yaşamımızı varoluşumuzu kendimizi sorguladığımız zaman diliminde Tatar Çölü'nü okumak tabiri caizse cuk oturdu. Kimi okurlar akıcı ve bir çırpıda okunan bir kitap olduğunu söylüyor. Lakin ben öyle düşünmüyorum. kitabi sindirmek için, okurken bi yandan da sorgulamak için, drogo ile empati yapabilmek için ağır ağır sindire sindire okuyunuz. bu kitabı okuyup da etkilenmeyen neredeyse yok çünkü yazar çoğu günümüz insanın belki de yaptıklarını, düşünce tarzlarını, varolussal kaygılarını tarif ediyor. bizler de çoğu şeye gereğinden fazla anlam yüklüyoruz. bizler de yaşamımıza mucizevi anlamlar yüklüyoruz, kahraman olmayı, dünyayı değiştirmeyi istiyoruz. beyhude bir çaba... ve bana kalırsa kitap bize öğütler, tespitler ve çıkarımlar sunuyor; hayatın tek bir kere yaşanabileceği ve ömrünü en iyi şekilde değerlendirmesi gerekir önemli olanın kişinin kendis...
Ruhumun daraldığı şu günlerde bazen çoğu şey aksi gidebiliyor. Hayat size her zaman gülle, çiçekle gelmiyor. Diyorlar ya hayatın tuzu biberi. Şu sıralar yoğun bir şekilde biber kısmındayım. Çok can sıkıcı bir şey yok ama kolay canı sıkılan biriyseniz hayat size zindana dönüşebiliyor. Hayatı anlamlandırmak da batırmak da çoğu zaman bizim elimizde. Hayata bakacağınız çerçeve çok ama çok önemli. Ama ne yazık ki ben de Ajda Pekkan gibi Çerçeve değil resim arıyorum. Güzel resim satan bildiğiniz amatör sanatçı varsa bana da söyleyin