Ana içeriğe atla

Toplumsal cinsiyet

Merhaba sevgili gönül dostları yaklaşık 18 gündür tatildeyim ve yaklaşık bi 18 gün daha tatilde olacağım. Şu anda tam bir koala gibi hayat yaşıyorum. Abartma değil bu, temsili hiç değil. Bugün biraz bişiler karalamak istedim. 2017’de okumuş olduğum ilk kitaptan bahsedeceğim. 2017’ye dair okuma hedefi koymadım çünkü uçuk hedefler koyuyorum ve başaramıyorum sonra depresyona giriyorum artık kendimi bilmeliyim L

Neyse bıdı bıdımızı yaptık esas meselemize geçelim. Yeni yıla girdiğimiz hafta boyunca finallerle boğuştuk savaştık amansız mücadeleler verdik. Sonra sınavlar bi bitti. Anam ben bi boşluğa düştüm. Napcağımı bilemedim. Zaten 20 ayrı kitap okuma listem var üstüne hocalarımın önerdikleri üstüne teeee 2014ten beri alıp yüzüne bakmadığım tozlu kitapların gözüme gözüme bakması beni önce oku tavırları…
Ama benim gönlüm Zehra Y. Dökmen’in kitabı olan Toplumsal Cinsiyet kitabıydı. Bu kitap 1.5 senedir radarımda olan bi kitaptı. Toplumsal cinsiyet meselesi uzun süredir zihnimi kurcalıyor.  Özellikle bu konuyla ilgili araştırmalarım hep makale, blog, haber okumak, kısa film izlemek düzeyindeydi. Alsancak Kitapsan Mağazasını dolaşırken bu kitabı görmüştüm, incelemiştim ve bunu almalıyım demiştim ve kasım ayındaki kitapyurdu siparişi listemde kendileri de vardı.
Kasımda alıp daha yeni okumaya fırsat buldum. Kitap 6 bölümden oluşuyor. İlk bölümde oldukça doyurucu şekilde mükemmel bir biçimde tanımlar veriliyor, kavramlar açıklanıyor. Hayranlık uyandıracak şekilde olan ilk bölümün her sayfasını çizmek her cümlesini not almak istedim. İkinci bölüm daha çok kuramlardan bahsediyor. Kuramların bakış açıları farklıkları görüşleri bu bölümde yer alıyor. Kitabın geri kalan bölümleri ise biraz havada kalıyor yani sıradan okur için değil de akademik alanda kullanılması için bir kitap olduğunu düşünüyorum. Geri kalan bölümlerde çeşitli araştırmalardan, makalelerden, tezlerden, anketlerden, verilerden elde edilen bilgilerle hazırlanmış. Okurken artık sıkılmaya başlıyorsunuz çünkü sürekli verilerden bahsediliyor akademik bir ödev, sunum, tez hazırlamak için daha uygun bir kitap ha durduk yere okunmaz demiyorum ama böyle okuyunca ne yalan söyleyim masal okumuş gibi oluyorsunuz J

Ha bu arada kitaba yönelik hiçbir eleştirim yok olamaz da alanında oldukça başarılı bir akademisyen tarafından ele alınan konu muazzam işlenmiş. Ve Türkçe olarak Toplumsal Cinsiyet meselesiyle ilgili kaynak bulmak artık imkânsız değil. bu kitaptan belirlediğim 3-5 yer var ilerleyen günlerde inşallah onlardan da bahsedeceğim koalalığım tutmazsa tabi :D

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mozart nasıl okunur?

Mozart nasıl okunur nasıl ya yazıldığı gibi değil miydi? Değilmiş işte ben de hep Mozart diye okurdum fakat yaklaşık 5-6 ay önce öğrendim ki öyle değilmiş. Bunu da uzun zamandır blogumda yazmak istemiştim fırsat olmamıştı. Derken bugün national geographic'de yayınlanan Einstein dizisinde (deha) Albert Einstein mozarttan bahsederken bi değişik mozart dedi mortsart mı desem modzart mı desem bi garipti. İşte tam olarak nasıldı ya mozartın okunuşu aslında öğrenmiştim ama nasıldı nasıldı derken zorla buldum o linki  uludağsözlükte bi yazar güzelce açıklamıştı ahanda şöyle: "asli ne mozart´tir, ne de modzart´tir. dogrusu mozart yazilisina sahip fakat "motsart" olarak okunur wolfgang amadeus mozart  avusturya´nin salzburg kentinde dogmus ve viyana´da vefat etmistir. bu da demek oluyor ki; kendisi bir avusturyali. avusturya´nin ana dili almanca oldugundan ve almancada da "z (zet)" harfi "ts" olarak okundugundan yanlis söylenen isimdir. bu aynen...

Ölmüşlerinin Canına Değsin

Evde gün vardır onlarca kadın gelmiştir patates salataları sarmalar dolmalar gümletilmiş tatlı yenilmiş keyifleri gayet tıkır. Bu kocakarılar artık karınlarını da doyurdular ve maslowun hiyerarşisini düşünün açlıklarını doyurdular sıra meraklarına doyurmaya geldi ehe ehe.  Önce anneye sorulur onur nasıl napıyo bıdı bıdı anneye tembih edilir beni sorarlarsa yok de. Peki, anne öyle der mi aslaaa katiyennn odasında der. Ve salondan onura seslenilir; onur onur sesleriyle onur fak fak nidalarıyla odasından çıkar salona girer bisürrü teyze bacı elini mi öpsem tokalaşmak da olmaz lan buhranı :( Tereddütlerle girilir. Sorular sorulur. Zaten kızaran bir tiptir onur iyice domates olur. Moruklardan biri yavrımmm su getirir misin der. Hadi ayıp olmasın getireyim der onur. Küçük onur suyu kadına verir ve kadının ağzından şu cümle dökülür :” ölmüşlerinin canına değsin” Ölmüşlerimin canına mı değsin ne demek lan o. Dumur oldum dumur. Küfür mü etti teşekkür mü anlamadım. Hatta oh iyi ki ölmüş...

COMEBACK!

merhabalar, sevgili ve kıymetli dostlar. uzun bir süredir bloguma uğramıyordum. Blog adımı değiştirerek tekrardan buralara döndüm. Gerçi buralara döndüm diyorum da buralarla ilgilenen kimseler yok biliyorum. Kendi günlüğümü tutuyorum bi nevi. Eee sonuçta 21.yy'da yaşıyoruz. Görsel medyanın yazılı medyayı ezip geçtiği bu dönemlerde kim takar bloğu kim okur buraları. Blogçuluktan Vlogçuluğa geçiş ani ve sert oldu. Youtuber olma sevdalısı olup çıktı millet. Neyse çok demagoji yaptım sanırsam :D Blogumun adını değiştirdim çünkü canım böyle istedi. Daha iyi bi açıklama olamazdı di mii? merdumgirizhumanist demek zordu. merdumgiriz kelimesini bilmeyenler merhum olarak anlıyorlardı hahah sağır duymaz uydurur resmen.Cahilsin belli etme bari :( PEKİ NE DEMEK BU ZEİGARNİK ETKİSİ? Kim ola ki bu zeigarnik? ne gibi etkisi olabilir? antibiyotik midir yan etkisi mi var? yok lan yok hiç biri değil :) ilk kez rus psikolog bluma zeigarnik tarafından "yarım kalmış, kesintiye uğramış işler...